Yönetişim ve
Kurumsal Yönetim
Yönetişim (governance),
yönetme irade, güç, süreç ve eylemini ifade eden bir
terim. Yönetim terimi ile farkı kısaca şöyle ifade
edilebilir: Yönetim terimi, kapalı bir sistemde,
biçimsel (formel) ve dikey hiyerarşik ilişkiler
içindeki eylemleri ifade ediyor. Buna karşılık
yönetişim, yönetimin teknik süreç gereksinimlerini
karşılayan, ancak yatay ilişkiler içinde işbirliği,
eşgüdüm, katılım ve paylaşım gibi mekanizmaları
devreye sokan ve biçimsel olmayan etik kurallar ile
gelenekleri de dikkate alan tümleşik bir yaklaşımı
tanımlıyor. Bu kapsamda “iyi yönetişim” dendiğinde,
yönetişim sürecinde açıklık, şeffaflık, hesap
verebilirlik, adalet ve ahlaki standartlara uyumun
derecesi tanımlanmış oluyor.
Günümüzde yönetişim
terimi ağırlıklı olarak iki bağlamda kullanılıyor.
-
Kamusal yönetişim (public
governance)
-
Kurumsal yönetişim
ya da kurumsal yönetim (corporate governance)
Kurumsal yönetim
konusuna geçmeden önce kamusal yönetişim kavramına
değinmek, birbiri ile çok olan ilişkili bu iki
kavramın birlikte, geniş bir perspektiften
algılanmaları açısından yararlı olacak. Çünkü kamusal
iyi yönetişimin sağlanamadığı bir ortamda kurumsal
düzeyde iyi yönetişim beklentileri gerçekçi
görülmüyor.
Kamusal yönetişim,
devlet-vatandaş ilişkisinde bireyi ön plana çıkaran
anlayış çerçevesinde, devleti ve kurumları, bireyin
yaşam kalitesini etkileyen sosyo-ekonomik ilişkiler
açısından sorgulayan bir yaklaşım. Modern toplumlarda
bireyin, yönetişim bağlamında, temelde dört grup
aktörle sosyo-ekonomik etkileşim içinde olduğu kabul
ediliyor. Bunlar: devlet, kamu işletmeleri, özel
işletmeler ve sivil toplum kuruluşları. Bireyin refahı
ve yaşam kalitesi, bu aktörlerin yönetişim kaliteleri,
diğer bir ifadeyle “iyi yönetişim” düzeyleri ile
doğrudan ilişkili.
WBI-Dünya Bankası Enstitüsü’ne göre
(www.worldbank.org/wbi/governance)
yönetişim, bir ülkedeki yönetim otoritesinin ortak
yararlar için kullanılmasını sağlayan gelenekler ve
kurumlar bütünü olarak tanımlanıyor ve aşağıdakileri
kapsıyor:
-
Yönetim otoritesine
sahip olanların seçim, izlenme (hesap verme) ve
değiştirilme süreçleri
-
Hükümetin,
kaynaklarını etkin yönetme ve etkili politikaları
(ve düzenlemeleri) hayata geçirme kapasitesi
-
Yurttaşların ve
devletin, aralarındaki sosyal ve ekonomik
etkileşimi yöneten kurumlara karşı saygısı
İyi yönetişim
bağlamında, WBI ülkeleri altı boyutta izliyor. Bunlar:
-
Söz hakkı ve hesap
verebilirlik boyutunda, ülkelerdeki seçim, ifade,
katılım ve basın özgürlüğü değerlendiriliyor.
-
Siyasi istikrar ve
şiddetin yokluğu boyutunda, hükümetlerin, yerel
şiddet ve terörizm dahil, anayasal olmayan veya
şiddet yoluyla kararsız hale getirilme veya
görevden uzaklaştırılma olasılığı ile ilgili
algılamalar ölçülüyor.
-
Hükümetin etkinliği
boyutunda, kamu hizmetlerin kalitesi, mülki
hizmetlerin kalitesi ve bunların siyasi baskıdan
bağımsız olma derecesi, politika geliştirme ve
uygulama kalitesi ve hükümetin bu tip politik
taahhütlerinin güvenilirlik düzeyi ölçülüyor.
-
Düzenlemeler ile
ilgili kalite boyutunda, hükümetin özel sektöre
fırsat veren ve onu destekleyen etkin politika ve
düzenlemeleri geliştirme ve uygulama yeteneği
ölçülüyor.
-
Hukukun üstünlüğü
boyutunda, toplumdaki tüm unsurların toplum
kurallarına, özellikle sözleşme yaptırım gücünün
kalitesine, polise ve mahkemelere duydukları güven
ve bunlarla bağlı olma düzeyleri ile; suç ve
şiddetin düzeyleri ölçülüyor.
-
Yolsuzluğun denetimi
boyutunda ise, kamusal gücün, küçük ve büyük
boyutlu her türlü yolsuzluk yoluyla, kişisel çıkar
için kullanımı ile; devletin bir sınıf ya da ve
kişisel çıkar grupları tarafından ele geçirilme
durumu ölçülüyor.
Türkiye’nin bu
boyutlardaki durumunu gösteren, OECD ortalaması ile
karşılaştırmalı grafiğini görmek için
lütfen tıklayınız.
http://info.worldbank.org/governance/wgi2007/pdf/c221.pdf
bağlantısından Türkiye 1996-2006 ülke raporuna
erişebilirsiniz.
http://info.worldbank.org/governance/wgi2007/sc_country.asp
adresinden ise 1996-2006 dönemini ve 212 ülkeyi
kapsayan çalışmanın tamamına erişebilirsiniz.
UNDP-Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı yönetişimi,
özellikle az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri
hedefleyen, “demokratik yönetişim” bağlamında ele
alıyor (http://www.undp.org/governance)
ve iyi yönetişimi Birleşmiş Milletler’in Binyıl
Gelişme Amaçları’nın (Millenium Development Goals -
http://www.un.org/millenniumgoals)
gerçekleştirilmesi için gerekli ortamın sağlanmasında
kilit öneme sahip bir faktör olarak değerlendiriyor.
UNDP’ye göre yönetişim, “bir toplumun, devlet, sivil
toplum ve özel sektör içindeki ve bunlar arasındaki
etkileşimler yoluyla ekonomik, siyasi ve sosyal
ilişkilerini yönetmesini sağlayan değerler,
politikalar ve kurumlar sistemi” demek. Bu çerçevede
UNDP, parlamentoların ve seçim sistemlerinin
geliştirilmesi, adalet ve insan hakları, ifade ve
bilgiye erişim özgürlüğü, e-yönetişim, yerel
yönetimlerin güçlendirilmesi, kamu idaresi reformu ve
yolsuzlukla mücadele gibi konulara odaklanıyor.
Kamusal yönetişim bağlamında
OECD ()iyi yönetişimin hükümet, vatandaşlar ve
parlamento ilişkilerini değiştiren ve hükümetin
işlevselliğini artıran prensiplerini aşağıdaki gibi
sıralıyor:
-
Hukukun üstünlüğü
-
Açıklık, şeffaflık,
demokratik kurumlara hesap verebilirlik
-
Vatandaşla
ilişkilerde dürüstlük ve eşitlik; katılım ve
danışma mekanizmalarının varlığı
-
Verimli ve etkili
hizmet
-
Anlaşılır, şeffaf ve
uygulanabilir kanunlar ve düzenlemeler
-
Politika oluşturmada
devamlılık ve tutarlılık
-
Yüksek standartlarda
ahlaki davranış
OECD’ye göre kamuda
yönetişim ile ilgili çalışmalar, e-devlet, idari
reform, kamu sektörünün bütçelendirilmesi ve yönetimi,
politika oluşturma süreçlerine vatandaşın katılımı ve
yolsuzlukla mücadele gibi konuları kapsıyor.
Kurumsal yönetim
terimi ise teknik anlamda, ülkedeki kamusal yönetişimi
kalitesine paralel olarak şekillenen bir ortamda,
işletmelerde yönetim ilişkilerini “iyi yönetişim”
çerçevesinde tanımlayan bir yaklaşım. Sermaye Piyasası
Kurulu’nun “Kurumsal Şirket Yönetimi” isimli yayınında
(http://www.spk.gov.tr/yayinlar/index.html?tur=kitap
– No:196) kurumsal yönetim kavramı dar ve geniş
anlamda olmak üzere iki grupta ele alınmış.
Aşağıdaki bölüm bu
yayından alınmıştır. Bu açıklamalarda “şirket”
ifadesini “kuruluş” olarak okumak ve açıklamaların
kapsamını kamu işletmeleri ya da sivil toplum
kuruluşlarını kapsayacak şekilde genişletmek mümkün.
Dar anlamda kurumsal yönetim kavramı
Dar anlamda kurumsal yönetim, şirket yönetimi ile
hissedarlar (shareholders) ve paydaşlar (stakeholders)
arasındaki ilişkileri düzenleyen kurallar bütünüdür.
Bir başka ifadeyle, herhangi bir şirkette hissedarlar
dahil, şirketin yürüttüğü faaliyetler ile doğrudan
veya dolaylı ilgili olan tüm paydaşlarının haklarını
korumayı ve şirket yönetiminin sorumluluk ve
yükümlülüklerini ortaya koymayı amaçlayan bir yönetim
felsefesidir.
Ekonomik İşbirliği ve
Kalkınma Örgütü (OECD), kurumsal yönetimi şu şekilde
tanımlamaktadır: “Kurumsal yönetim, bir şirketin
yönetimi, yönetim kurulu, hissedarları ve diger
paydaşlar arasındaki bir dizi iliskiyi kapsar...
Kurumsal yönetim, makro ekonomik politikalardan, ürün
ve faktör piyasalarındaki rekabet düzeyine kadar
firmaların faaliyetlerini biçimlendiren bir dizi
unsurdan olusan daha geniş bir ekonomik çerçevenin
içinde yer almaktadır. Kurumsal yönetimin çerçevesi,
aynı zamanda yasal, düzenleyici ve kurumsal faktörlere
dayanır.” (OECD, 2004).
Kurumsal yönetim
anlayışında kilit kavramlardan birisi ”paydaşlar”dır (stakeholders).
Paydaşlar, şirket faaliyetleri ile doğrudan ve/veya
dolaylı bir ilişki içerisinde olan ve şirket
faaliyetlerinden pozitif ve/veya negatif dışsallık
elde eden kişi ve/veya kurumlardır. Paydaşlar en geniş
anlamda: şirketin ana sahip ve yöneticileri, yönetim
kurulu, hissedarlar, kurumsal yatırımcılar, yabancı
ortaklar, çalışanlar, müşteriler, rakipler,
tedarikçiler, toplum ve devleti kapsamaktadır.
Paydaşlar kavramına, şirketin iyi yönetilmesinden
fayda sağlayacak, kötü yönetiminden ise zarar görecek
tüm kişi ve gruplar dahildir.
Paydaşları iç
aktörler ve dış aktörler şeklinde ikili bir ayırıma
tabi tutmak mümkündür. Örneğin, şirket çalışanları
“şirket içi menfaat sahibi”; müşteriler ise “şirket
dışı menfaat sahibi”dir.
Konuyu sahip-vekil
teorisi çerçevesinde de ele almak mümkündür. Şirket
ana sermayesini koyan ve yönetimi üstlenen “ana sahip”
dışında, pay sahiplerini (hissedarlar) de içeren tüm
paydaşları “menfaat sahibi” kavramı içerisinde
değerlendirmek gerekir.
Özetle, bir şirketin
faaliyeti; şirket hissedarlarından, sermaye piyasası
yatırımcılarından, şirketle ticari münasebete girişen
veya girişecek olan kişilerden, işçi ve memurlardan,
vergi alacaklısı ve topluma daha iyi bir hayat sağlama
yükümünü yüklenmiş devletten oluşan ve şirketin
başarılı işleyişinden yararlanabildiği gibi,
başarısızlığından ve kötü idaresinden de olumsuz yönde
etkilenebilen ve zarar görebilen büyük bir sosyal
topluluğu ilgilendirmektedir. Kurumsal yönetim,
şirketlerin yönetiminde ve faaliyetlerinde söz konusu
topluluğun haklarını gözeten, diğer bir ifadeyle, kar
elde etme ve ortaklarına dağıtma ana unsuru ve amacını
taşıyan geleneksel yapılarının yanında, pay sahipleri
dahil tüm paydaşlarnın haklarının korumasını ve bu
çerçevede söz konusu menfaat grupları arasındaki
ilişkilerin kurallarının düzenlemesini hedefleyen bir
yönetim felsefesidir. (Şehirli,1999)
Her ne kadar kurumsal
yönetim (corporate governance) kavramı ilk kez
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD)
tarafından kullanılmış ve ilk ve öncü çalışmalar bu
örgüt tarafından geliştirilmişse de konunun bilimsel
temelleri daha önce muhtelif bilimsel çalışmalara konu
olmuştur. Örneğin, Adolf Berle ve Gardiner Means'nin
1932 yılında yayınladığı Modern Şirket ve Özel
Mülkiyet (The Modern Corporation and Private Property)
başlığını taşıyan kitaplarında şirketlerde mülkiyet
(sahiplik) ile kontrol (denetim) fonksiyonlarının aynı
elde bulunmasının tehlikelerine dikkat çekilmiş ve bu
iki fonksiyonun birbirinden ayrılmasının gereği
üzerinde durulmuştur.
Geniş anlamda kurumsal yönetim kavramı
Kurumsal yönetim kavramını en geniş anlamda, iyi
şirket yönetimi için gerekli formel ve informel
kurallar bütünü olarak ele almak mümkündür. Daha kısa
ve öz bir tanım yapmak gerekirse; kurumsal yönetim
“iyi şirket yönetimi” (good corporate governance)
demektir. İyi şirket yönetimi için, sadece şirket üst
yönetiminin ve yönetim kurulunun görev ve
sorumluklarını ve aynı zamanda şirket içi ve şirket
dışı paydaşlarnın haklarını önceden belirlemek ve
bunları yasal çerçeve içerisine almak son derece
önemli ve gerekli olmakla beraber yeterli değildir.
İyi şirket yönetimi için bunların ötesinde değişim
yönetimi, stratejik yönetim, sinerjik yönetim, toplam
kalite yönetimi, insan kaynakları yönetimi vs. yönetim
ilkelerinin ve yönetim tekniklerinin etkin biçimde
şirkette uygulanması gereklidir.
Dar anlamda kurumsal
yönetim kavramı sadece iyi şirket yönetimi için
sorumluluk, adalet, şeffaflık, hesap verme sorumluluğu
gibi formel kuralların oluşturulması üzerinde
odaklanmaktadır. Oysa, geniş anlamda kurumsal yönetim
kavramı, iyi şirket yönetimi için yukarıdaki ilkeleri
kapsayan formel kurallar yanı sıra modern yönetim
tekniklerinin uygulanmasının ve aynı zamanda informel
kurallar bütününün –ki, buna kurumsal kültür
diyebiliriz- önemi üzerinde durur.
Sermaye
Piyasası Kurulu’nun “Kurumsal Şirket Yönetimi” isimli
yayınında geleneksel yönetim ile kurumsal yönetim
yaklaşımlarının karşılaştırması aşağıdaki gibi
verilmiş: